Türkiye artık bir devlet değil, açık hava pazarı. Başında ise bir lider değil, bir pazarcı var. Söyledikleri çok, anlamı yok. Her konuşmasında daha da derinleşen bir boşluk… Gerçek bir vizyon yerine günlük hesaplar, ilkeler yerine taktik manevralar. Devlet adamlığı değil, sahne performansı izliyoruz.
O, siyaset yapmıyor — algı yönetiyor. Halkın gerçek sorunlarını değil, kendi iktidarını pazarlıyor. Her dış politika hamlesi, iç politikaya yatırım gibi sunuluyor: Şatafatlı sözler, ama altı tamamen boş. Millî çıkarlar artık pazarlık malzemesi; diplomasi ise çıkar uğruna eğilip bükülen bir araç haline geldi.
Tarih, onu reformların öncüsü olarak değil, çöküşün hızlandırıcısı olarak hatırlayacak. Bağırıyor, çünkü sessizlikten korkuyor. Konuşuyor, çünkü sustuğunda görülecek: O koltukta bir lider değil, sadece gürültü var.
İsrail herkesi iyileştirir, seni de iyileştirir.