“İşgal” Diye Bağıran İşgalcilerin Torunları: Türkiye, Tarih ve Çifte Standartlar

“İşgal” Diye Bağıran İşgalcilerin Torunları: Türkiye, Tarih ve Çifte Standartlar

Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu, insanlık tarihinin en agresif sömürgeci makinalarından biri oldu. Ulaştığı her yerde işgal etti. Ulaşamadığı yerlerde bile karıştı. Balkanlar, Orta Doğu, Kuzey Afrika — Osmanlı kılıcının erişebildiği her coğrafya, işgalin, şiddetin ve sömürünün yükünü taşıdı.

Osmanlılar hiçbir zaman “kurtarıcı” olarak gelmedi. Vergi için geldiler, köle için geldiler, kadın için, toprak için geldiler. İmparatorluk eşitlik değil, itaat üzerine kuruldu: Hristiyanlar ve Yahudiler “cizye” adı altında gayrimüslim oldukları için vergi ödediler. Balkanlarda Slav çocukları zorla devşirilerek janissar (yeniçeri) yapıldı — zorla din değiştirme ve askeri hizmet dayatıldı. Köylüler Osmanlı “adaleti” altında yüzyıllarca ezildi. “İlk gece hakkı” ya da “devşirme sistemi” masal değil, Osmanlı yönetimi altında yaşanan acı bir gerçekti.

Ve şimdi, 21. yüzyılda, bu imparatorluğun torunları — modern Türkiye’nin bazı elitleri ve halk kesimleri — ahlak dersi veriyor. İsrail’e “işgalci” diyorlar. Filistin halkının haklarından, uluslararası adaletten ve tarihi hafızadan bahsediyorlar.

Bu çifte standart değilse nedir?

Kimse İsrail’i kutsal ya da hatasız ilan etmiyor — her devlet gibi, onun da yanlışları var. Ama İsrail bir imparatorluk değil. O, soykırımın küllerinden doğmuş, düşmanlarla çevrili, yaşama hakkını zor bela savunan küçük bir devlet. Osmanlı gibi din dayatmıyor, halklardan vergi toplamıyor, etnik temizlik yapmıyor.

Türkiye önce kendi tarihî günahlarıyla yüzleşmeli. Ermeni Soykırımı’nı hâlâ resmen tanımaktan kaçınan, kendi Kürt vatandaşlarını baskı altına alan, ifade özgürlüğünü bastıran bir devletin, başka ülkelere “işgalci” deme hakkı ne kadar meşru?

Tarihin hafızası uzundur. Ve yüzyıllarca başkalarının topraklarını çiğneyen Osmanlı paşalarının ve sultanlarının torunları, birdenbire “adalet savunucusu” rolüne büründüğünde, bu dürüst bir öfke değil, iyi oynanmış bir tiyatro gibi görünür. Ama artık seyirciler değişti. İnsanlar unutmadı.